top of page
Yazarın fotoğrafıBambu Kültür

SAİT FAİK'LE GÖRÜŞME

Mehmet Burak Kurnaz



Röportajda telefonun kıt olduğu senelerde İstiklal Caddesi'nde bir aşağı bir yukarı yürüyerek aranan Yaşar Kemal ve nihayet denk geldiği, kendisinden 17 yaş büyük Sait Faik'i bulacaksınız, röportajla alakalı detaylar ise en altta:


(Yaşar Kemal 30, Sait Faik 47 yaşındayken, röportajlar yapan Kemal, Faik'e Mark Twain Cemiyeti'ne fahri üye seçilmesini sormak istiyor. Sait Faik'i bulmak için İstiklal Caddesi'nde bir ileri bir geri yürüyor, orada bulamayınca Kadıköy sahile gidiyor, orada da bulamayınca Burgaz Adaya gidiyor, sonra şehre geri geliyor ve ilk baktığı kaldırımda buluyor arkadaşını. Sonrası, Sait Faik ölmeden tam bir sene önce gerçekleşmiş aşağıdaki röportaj.)


Sait Faik'le Görüşme


Akşamüstleri Tünelden Taksime doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah gözlüklü, yüzü kederli, ama müthiş kederli -yüzündeki keder besbellidir, elle tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır-, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız olduğunu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kimse de bilmez... Bazı adam vardır, insan yüzünde sırf hınç, kin olur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında bayağılık, aşağılık... Bu adamın üstünden başından yalnızlık akar. Bir de bu adama, Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri, çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız.


Bu adam hikayeci Sait Faiktir.

Bir gün, aklımda kaldığına göre pırıl pırıl, cam gibi parlayan sonbahar sabahıydı, ona Kadıköy iskelesinin kanepelerinde rastladım.

"Ne var ne yok Sait?" dedim. "Hikaye yazıyor musun?"

"Yok," dedi, "yaşıyorum."


Hüzünlü, ılık, insan sevgisi dolu hikayelerini Sait yazmaz, yaşar. Sait bir dertli, kötülüklerden, aşağılıklardan, dünyadaki cümle bayağılıklardan, kirden iğrenen bir ademoğludur. O daima iyiliği söylemiştir.


Dünyaca ün almış Mart Twain derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca, bu iş için Sait'in ne diyeceğini öğrenmek için aradım. O gün öğleden sonra İstiklal Caddesindeki kaldırımdan gittim geldim. Sonra Kadıköy iskelesine uğradım, orada da yoktu. Sait anacığı ile Burgaz Adasında oturur, bindim vapura ikinci gün oraya gittim. Anası Sait'in aynı gün İstanbul'a indiğini söyledi. İstanbul'da, tarif ettiğim kaldırımda ona rastladım. Gene dalgın, sinirliydi. Yüzünden düşen bin parça olur derler ya, öyleydi.


"Bu iş için ne dersin?" diyecektim, korktum.

"Merhaba," dedim.

"Merhaba, eyvallah," dedi.

"Ne var, ne yok?" dedim

"İyilik," dedi

"Mark Twain..." dedim.

"Aldırma," dedi.

"Bak," dedim. "Sait biliyorsun ki ben röportaj yaparım."

"Sonra?" dedi.

"Söyle," dedim.

Sait beni kırmadı. Teşekkür ederim.

Ben sual sormadan o başladı:

"Bana, Mart Twain Cemiyeti fahri üyeliği verildi, dünya edebiyatına ettiğim hizmetten ötürü. Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya edebiyatına hizmet filan etmediğimi söylemeye ne hacet. Bu, üyelik verilebilmesi için uydurulmuş nazik bir sebeptir sanırım."

Ben aldım, dedim ki:

"Senden önce, bu cemiyetin ilk üyesi Atatürk'müş..."

"Biliyorum. Beni sevindiren de işte bu. Atatürk'ten sonra, benim üye olmam, benim için ne büyük bir şereftir. Bir milletin yetiştirdiği en büyük çocuğu ile, o milletin kendi halinde bir küçük hikayecisinin Amerika'da bir cemiyette buluşmaları küçük hikayeci için ne bulunmaz şerefli bir fırsattır. Demokrasi de zaten böyle olur. Eğer bu üyelikten memnunsam, bu yüzdendir."

"Politika..." dedim.

Sözümü ağzıma kodu:

"Karışmam."

"Peki, seni bu cemiyete ne sebepten, hangi eserin için üye seçtiler?"

"En büyük devlet adamlarının, başkanların ve başbakanların fahri veya asli üye oldukları bir cemiyete beni de seçmenin aslı nedir diye düşündüm, şunu buldum: Demek ki şimdiden sonra dünya çapında bir hikayeciyi anmak için kurulmuş bir cemiyete dünyanın dört bucağından kendi halinde hikayeciler de şeçilecek.

Türk hikayecilerini temsil ettiğim anlamına alınmasın sakın. Her hikaye yazan ve yayan Türk hikayecisi kendi şahsında bir dilin hikayeciliğini yaptığına göre, şahsıma Mart Twain Cemiyetinin gösterdiği ilgi ve sevgi daha çok Türk hikayeciliğine gibi geliyor bana. Ben de bu ilgi ve sevgiyi tüm hikayeci arkadaşlarımla paylaşırım. Kabul ederlerse.

Kendini bütün dünyaya tanıtmış, sevdirmiş, bir halk çocuğu olan hikayeci Mart Twain'i ananların içine Türk dilinin bir hikaye yazarını almayı düşünenlere de teşekkür ederim."

"Mart Twain için ne dersin?"

"Sen de amma sual sorarsın ha. Ne derim! Mart Twain de alay edermiş, güldürürmüş, kepaze edermiş cemiyetteki sahte vakarları, petrol krallarını, pamuk prenslerini, demir beylerini, çelik efendilerini sağlığında. Ölümden sonra da bir Türk hikayeci ile şakalaşmasın mı? Eyvallah Mark Twain!"

Sonra güldü Sait:

"Daha soracağın?" dedi.

"Eyvallah." dedim.

Ayrıldık. O, bir sinemanın önünde kaldı.

17.05.1953



Bugünlerde, uzun zamandır sırasının gelmesini beklediğim (kitaplarımı aldığım sıraya göre okuyorum, neme lazım durup dururken hiçbir yazarı kendime küstürmek istemem) Sait Faik'in "Büyüyen Eller" kitabına nihayet başlayabildim. Kitapta Sait Faik'in yaptığı röportajlar, dergilere yazdığı köşe yazıları ve öyküler yer alıyor. Sait Faik'i önceki kitaplarında kafası rahat bir adam olarak tanımışken, dergilere yazdığı yazılarda hiç de o kdar sakin ve rahat birisi olmadığını gördüm, mesela Salah Birsel'e karşı hiç sakin kalmamış.


Kitabın başında Mart Twain derneğinden fahri üyelik almasıyla ilgili bir yazı vardı. Meğerse o yazı, Yaşar Kemal'in Sait Faik'le yaptığı röportajın düzyazı olarak düzenlendiği versiyonuymuş. Röportaj metninin kitaptaki halini okuyunca neden bu kadar asabi, diye düşünmüştüm. Meğerse bu röportajın yapıldığı dönemde burnundan ara sıra kan gelmeye başlamış. Sonraki sene siroz teşhisi konulan Sait Faik, o dönemlerde bu kanın ne anlama geldiğini bilmediğinden olsa gerek gergin ve agresif yazılarının tarihi de belki hastalık dönemine denk gelmiştir. Tabii tüm bunlar benim tahminlerim.



* Kaynak: Yaşar Kemal: Röportaj Yazarlığında 60.yıl. Yapı Kredi Yayınları.





Bambu Tiyatro Kültür Sanat Dergisi (13.sayı)







23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


bottom of page