İdam cezasına çarptırılan bir mahkûmun bu cezayı beş hafta öncesinden öğrenmesi ve bu süre içinde nasıl giderek insanlıktan çıkıldığını; anlatan eser, tiyatro uyarlaması ile seyirci karşısına çıkıyor. Oyun, idam infazlarını bir eğlence gibi izleyen halkın yanında; adalet, ceza hukuku, ölüm cezaları gibi güncel konuları seyirciye sorgulatarak mahkûmun yargılanmasını ve idama gidiş sürecini anlatmaktadır.
Oyun, Paris’te bir kafede yalnız bir şairin Paris, Parisli kadınlar ve yalnızlık üzerine olan sorgulamasıyla başlıyor. Hamlet’in -Hamlet’in öldürülen babasının- Hayalet’i bu sorgulamanın başkişisi… Her şeyi gören ve farkında olan hayalet ile adam arasında başlayan bu sohbet kafenin gizli öznesi kadının gelmesiyle seyirciye alışılagelmişin dışında bir komedi seyri sunuyor.
Siz de alışılagelmişin dışında bir komediye tanık olmak isterseniz “kafemize” bekleriz!
Kendi kabuklarında var olan iki kardeş. Birbirlerine çok uzaklar, ama bir o kadar da yakınlar. Tekinsiz bir Dönemeç, mezarlar...
Belki de bir gün... Bu Dünya yok olabilir, kim bilir. Anton'un dediği gibi;
"Dünyanın bir yerinde bir felâket koptu, bir kaza oldu da anlamsızlığının olanca korkunçluğuyla gündelik hayatımızda üzerimize çöktü mü, bu bir ihtardır bize"
En gerçekçi haliyle ve yetişkinlere yönelik olmasıyla dikkat çeken oyun; günümüzde iş bulmanın da iş kurmanın da zorluklarına tatlı-sert değiniyor. Karagöz'ün esnaflığı ve müşterileriyle yaşadığı ikonik durumlar kahkahaya boğuyor. Bu oyun kaçmaz! "... Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman"
Oyun, gerçek ile hayal dünyası arasındaki var olan öykülerin sorgulanmasıyla başlıyor. Çocuklar ise baş kahramanları. Peki, şimdi hangi öykü gerçek? Hangi öykü kurmaca? Öfke, kimlik, birey, polis şiddeti ve aile; bütün bunlar masumiyet ve özgürlük içerisinde… Ölmenin ve öldürülmenin başa çıkılmaz denklemi bozuluyor.
Soluksuz bir gerilim, sorgulama…