top of page
Yazarın fotoğrafıBambu Kültür

BİR CÜZZAMLI: FURUĞ FERRUHZAD

Güncelleme tarihi: 2 May 2020

ZEYNEP SARIHAN-M. SAFA ÖZÜTÜRK zeynepsrhn01@gmail.com-safaozuturk@gmail.com

“ve bu benim

yalnız kadın

soğuk mevsimin eşiğinde

yeryüzünün kirlenmişliğini

ve gökyüzünün sade ve kederli umutsuzluğunu

ve bu beton ellerin güçsüzlüğünü

kavramanın başlangıcında’’ [1]

Furuğ Ferruhzad, 1935 yılının ocak ayında Tahran’da doğdu. O doğduğunda Pehlevilerin, İran’da iktidarı ele geçirmesinin üzerinden henüz on yıl geçmişti ve rejime muhalif aydınların birer birer tutuklanıp sindirildiği bir dönemdi. Furuğ’un babası Mohammed Ferruhzad ise Şah Rıza Pehlevi’nin ordusunda bir albaydı. Ülkenin bu karışık hali Ferruhzad ailesine de yansımıştı. Furuğ ileride yazacağı şiirlerde babasının baskıcı tutumunu eleştirmekten hiç geri durmayacaktır.

Furuğ kendine has, başına buyruk, özgür ve hayat dolu bir kadındı. Şiire olan aşkı erken yaşlarda başlamıştı. İçinde barındırdığı özgür ruh, baskıcı bir babanın ve onu anlamayan aile bireylerinin arasında mutsuzluğa mahkûmdu. Bu nedenle Furuğ, henüz on altı yaşındayken Perviz Shapour ile bir evlilik yaptı. Babasının baskısından kurtulmuştu fakat şimdi de şiir yazmasını hoş karşılamayan eşinin baskılarıyla karşılaşmıştı.

Henüz on yedi yaşındayken yazdığı Günah şiiri Roshanfekr dergisinde yayınlandığında Furuğ ilk kez tepkilerin odağı oluyordu. O, şiirinde cinselliği bir tema olarak korkmadan işlemiş, bir kadının tüm mahrem duygularını, dikkate değer bir saflıkla dizelerine dökmüştü. İran şiirinin o zamana kadar görmediği bir şeydi bu. Onun yaptığı bu katkı, toplumun muhafazakâr çevreleri tarafından kınanmış ve genç şair derhal ahlaksızlıkla itham edilmişti. Bu, Furuğ’un ne ilk ne de son kez ahlaksızlıkla itham edilişiydi. Kısa hayatı boyunca daima tepkilerin odağı olacak, toplumun onun üzerinde yarattığı karanlığı şiirlerine taşıyacaktı.

‘günah işledim hazla dolu bir günah

sıcak, ateşli bir kucakta

günah işledim sıcak, demirden ve kindarlık arayan kollar arasında.’[2]

Günah şiirinin yayımlanmasının ardından evliliği altüst olan Furuğ, ilk intihar girişiminde bulunur. Daha sonra ise eşinden boşanır. Boşanma, onun şiirlerinde karşılaşılan en önemli temalardan birisi olan evlat özlemini başlatan olaydır. Zira İran’ın şerri kanunları boşanmadan sonra çocuğun vekâletini anneye vermemektedir. Furuğ kalan hayatında daima oğlu Kamyar’ın hasretini çekecek ve ona kavuşamayacaktır. Bu özlemi dile getirdiği şiirlerden birisi Kamyar’a adadığı Senin için bir şiirdir.

“gün gelecek ki gözlerin özlemle kayacak

bu dertli ezgiye

sözcüklerimin arasında beni arayacaksın

kendine diyeceksin ki demek o’ydu benim annem”[3]

Furuğ Ferruhzad toplumun nazarında ahlaksız bir kadın, devletin karşısında ise küçük bir çocuğun emanet edilemeyeceği yetersiz bir anneye dönüştüğünde tüm bu değerler dizisini sorgulamaya başlar. Ailesinden başlar, kadınlığını, iktidarı, otoriteyi, toplumsal normları, vatandaşlığı her şeyi sorgular. Şiirlerinde tüm bunların anlamsızlığından söz eder. Artık farklı bir bilince ulaşmıştır Furuğ, tüm bu aidiyetler ona yabancıdır. Bu bayat havayı solumak onu kederlendirir.

“ne için durmalıyım?

kurşuni harflerin işbirliği beyhudedir

ve kurşuni harflerin işbirliği

bu hakir düşünceyi kurtarmayacak

ben ağaçların soyundanım,

ve bu durgun havayı solumak kederlendiriyor beni,

ölü bir kuş uçuşu unutmamamı öğütledi bana”[4]

Nitekim Furuğ, kendi hayatında gördüğü adaletsizliklerden yola çıkarak İran’ın tüm kadınları, ezilenleri, dışlananları ve hor görülenleri için herkesi mücadeleye davet eder. Dayatmaları en başından sorgular ve onları ters düz eder. Ahlaksızlıkla suçlandığında iffeti baştan tanımlar, kadınlığını gururla ifade eder ve tüm bunları inatla şiirlerinde yazmaya devam eder. O, dışlanmışlığın en yakın tanığıdır. Hariçte bırakılanlarla ilgilenir ve büyük aşkı İbrahim Golestan’la birlikte Tebriz’deki Bababağ Cüzzamlılar Evi’nde Ev Karadır isimli belgeseli çeker. Bu Furuğ’un nasıl bir dünyada var olmaya çalıştığını gösteren en önemli detaylardan biridir. Çünkü o, tıpkı cüzzamlılar gibi ayrıştırılıyor, dışlanıyor ve cüzzamlı olmayanlar tarafından hakir görülüyordu. Bir başka ötekiyi ifade etmek, kendini ifade etmekten çok farklı değildi onun için.

Furuğ, 13 Şubat 1967’de henüz 32 yaşındayken bu köhne dünyadan ayrıldı. Geriye Kamyar’ı ve yazmasaydı delireceği şiirlerini bıraktı. Gönlünde yanan ateş, eğer eteklerine düşse, ona rezil günahkâr demeyecek olan mollalar, Furuğ’un cenaze namazını kıldırmayı reddettiler ve o iki gün defnedilemeden bekledi. Nihayet şair arkadaşlarından birisi Furuğ’un cenaze namazını kıldırdı ve onun bedeni Tahran’daki Zahirü’d-Dovle Mezarlığı’na defnedildi. Özgür ruhu ise hala aramızda dolaşıyor, dizelerinin satır aralarından buğulu gözlerle bizlere bakıp dayatmaları sorgulayacağımız günleri bekliyor.

Ölümünün ardından Yezdanbahş Kahraman’ın yazdığı gibi:

“o, kendi ruhunun ve gönlünün eşiğinden başka bir dergâha yüz sürmedi.”

Kaynakça

F. Ferruhzad (2019). Rüzgâr Bizi Götürecek, Çeviri: Makbule Aras Eivazi, Yapı Kredi Yayınları.

[1]Ferruhzad’ın Iman Beyaverim Be Aghaze Fasle Sard isimli kitabının aynı ismi taşıyan şiirinden. [2] Ferruhzad’ın Divar isimli kitabının Gonah şiirinden. [3] Ferruhzad’ın Esyan kitabının She’eri Beraye To isimli şiirinden. [4] Ferruhzad’ın Iman Beyaverim Be Aghaze Fasle Sard kitabının Tanha Sadast Ke Mi Mand isimli şiirinden. Şiir çevirileri: M. Safa Özütürk


118 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page